Birleşmiş Milletler Uluslararası Uyuşturucu Kontrol Kurulu (INCB) Ö. Başkanı ve uzun yıllardır üyesi Sayın Prof. Dr. H. Sevil Atasoy’un “Birleşmiş Milletler Uyuşturucu Kontrol Kurulu’nun Hükümetlere Tıbbi Kannabis ve Kannabinoid Programları Hakkındaki Tavsiyeleri” Makalesi Kritiğimiz
Birleşmiş Milletler- Dünya Sağlık Örgütü, EMCDDDA, FDA veya gelişmiş ülkelerin ciddi bilimsel kuruluşlarının hazırladıkları “Cannabis ve cannabinoid programları hakkındaki tavsiyesel raporlarda” cannabis hakkında açıktan “olumlu” görüş beyanlarına hiç yer vermeden “olumsuz veya yetersiz bulgu” diyerek işin içinden çıkmak sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada başvurulan bir eğilimdir.
Bundan bir kaç sene öncesine kadar Türkçe çok fazla makale bulunmazken, yayınlanmış makale sayısındaki olumlu gelişmeler bu konudaki umutlarımızı artırmaktadır.
Elimizdeki en ilgili örnek; Birleşmiş Milletler Uluslararası Uyuşturucu Kontrol Kurulu (INCB) Ö. Başkanı ve uzun yıllardır üyesi Sayın Prof.Dr. H. Sevil Atasoy’un “Birleşmiş Milletler Uyuşturucu Kontrol Kurulu’nun Hükümetlere Tıbbi Kannabis ve Kannabinoid Programları Hakkındaki Tavsiyeleri” makalesinin “uzman ve bürokratlarımızın” yasa koyucularımıza verdiği bilgi ve cannabis hususundaki genel duruşları hakkında bize bazı fikirler verebilir.1. DÜZELTME: Başta CBD olmak üzere diğer Phytocannabinoidlerin psikoaktif etkilerinin olmadığı (THC haricinde), aksine CBD’nin THC’nin psikotropik etkilerini azalttığı (1,2) kabul edilmektedir.
(1) Francesca Borrelli, Cannabidiol and Other Non-Psychoactive Cannabinoids for Prevention and Treatment of Gastrointestinal Disorders: Useful Nutraceuticals?” International Journal of Molecular Sciences, 2020
(2) “CBD is neither a narcotic nor psychotropic”, UNODC, “Position Paper” European Medicinal Cannabis Association, 20202. DÜZELTME: Nabilone ve Dranabinol gibi ilaçlar sadece sentetik THC içeren (%97) bir ilaç markası iken, “sentetik cannabinoidler” laboratuvarlarda üretilen ve içeriğine göre sadece (ağırlıklı olarak) bitkisel THC’yi taklit eden, bunun yanı sıra; sentetik CBD’de içerebildiği AMA bunların cannabis bitkisinin TAMAMINDAN elde edilen 120 ye yakın cannabinoid profilinin yanısıra; TERPENE, TERPENOİD ve FLAVONOİD içeriğine sahip olmadığı (FDA’nın onayladığı hiçbir sentetik cannabinoid ilaçta bulunmamaktadır) bilinmelidir.
Doğal bitki cannabis bitkisinin yan etkileri çok iyi bilinmekteyken, yasal veya yasadışı; sentetik cannabinoid ilaçların yan etkilerine dair yeterli bilginin olmadığı, bu ilaçların etkilerinin daha negatif tecrübeler yaşattığına dair oldukça geniş geri bildirimler mevcuttur. (1,2,3)
Cannabis bitkisinin tamamından elde edilen; cannabinoid, terpene ve flavonoid (full spectrum) bileşenlerin yarattığı “Entourage Etkisi” ile sentetik ilaçların içerdiği sadece 1 veya 2 cannabinoid ile, bitkiden elde edilmiş olsalar bile, izole edilmiş ve THC:CBD’den başka hiçbir phyto-cannabinoid içermeyen ilaçların karşılaştırması, sentetik Cannabinoid ilaçların kullanımında, hastaların yan etki geri bildirimlerinin fazla olması sebebiyle önemli bir husustur.
(1) Koby Cohen and Aviv M. Weinstein, “Synthetic and Non-synthetic Cannabinoid Drugs and Their Adverse Effects-A Review From Public Health Prospective” June 2018.
(2) https://www.unodc.org/LSS/SubstanceGroup/Details/ae45ce06-6d33-4f5f-916a-e873f07bde02
(3) https://news.wsu.edu/press-release/2022/08/09/legalized-cannabis-linked-to-fewer-synthetic-cannabinoid-poisonings/
3. DÜZELTME: Uluslararası mevzuatın dayanak olduğu 1961,1971 ve 1980 sözleşmelerinin bilimsel temellere dayanmadığı, dahası 2018’e kadar kenevir hususunda Birleşmiş Milletlerin hiçbir organının bilimsel bir değerlendirme, araştırma çalışmasının olmadığı bizzat BM: DSÖ tarafından kabul edilmiştir.
Cannabisi yasallaştıran veya suç olmaktan çıkaran ülkelerin, ilgili yasal düzenlemelerine ve yarattığı kontrol mekanizmalara baktığımızda; BM ve organlarının on yıllardır sürdürdüğü “Uyuşturucu ile Savaş” politikaları başarısız olduğu artık yüksek sesle dile getirilmektedir. Yasadışı kullanım eğilimini azalttığı veya ortadan kaldırdığı, kara pazarın yerini, ekiminden hasadına kadar her bir evresi regülasyonlara bağlı, izin verilmiş üreticiler ve dispanserler aracılığı ile kalite kontrolüne imkan tanıdığı ve daha pek çok olumlu göstergeler sebebiyle, pek çok ülkede minimumda “dekriminalizasyon” yasalarının benimsenmesi eğilimi, hızla mevzi kazanmaktadır.
4. DÜZELTME: “Dünya Sağlık Örgütü, Expert Committee on Drug Dependence (ECDD) beyanına göre; daha düne kadar (2014) “Cannabis ve Cannabis reçinesi hakkında bilimsel gözden geçirilmiş bir çalışmaları olmadığı” ikrarı; 1961’e götüren süreçte, “Kannabisin bağımlılığa yol açtığı ve halk sağlına tehlike yarattığı” algısının, 1895’te Warnock ile başlayan, 1939’da Prof. Mazhar Osman’ın benzer şekilde hiçbir bilimsel araştırmaya, klinik deneylere ve istatistiğe dayanmayan, ağırlıklı olarak duyuma, şiire ve hurafelere, polis, mahkeme ifadelerine dayalı aktarımların alıntılanması (*) ile devam edip, bunlardan ve kendi yazılarını referans göstererek “kesin bir sonuca ulaştığını” söyleyen Wolff’un hazırladığı raporun “bilimsel dayanak” kabul edildiği, dolayısı ile 1961 ve sonrasındaki sözleşmelerin bilimsel değil, siyasi olduğu bizzat örgütün kendi organları tarafından kabul edilmiştir.
(*) Bakınız. Hem Warnock, hem M.Osman’ın BM’de kabul edilen makale/raporlarındaki beyanları.
5. BİLGİLENDİRME: BM’nin 1961,71 sözleşmeleri sonrası, cannabisin tıbbi değeri ve kullanımı hususlarında ülkemizde veya dünya genelinde akademisyenlerin bu konuda araştırma yapma girişimlerine kaynak sağlanmadığı, siyasi izin almaktaki zorluklar ve itibarsızlaştırma riskleri gibi nedenlerden ötürü, durma noktasına geldiği yapılan ve yayınlanmış çalışmaların azlığından anlaşılmaktadır.
Geçirdiğimiz 50 yılda cannabis ile ilgili yayınlanan makale toplamı 3,500’lerde iken son 10 yılda (çoğunluğu son 5 yılda) 40,000’i aşmış durumdadır.

6. BİLGİLENDİRME:
a) FDA’nin yeterli klinik deneylere dayanmadan hızla ruhsat verdiği sentetik cannabinoid ilaçların, az sayıda hasta üzerine dayalı veriler yeterli bulunuyorken, milyonlarca “Tıbbi Kenevir” kullanma izni olan hastanın, 60 yıllık geri bildirimlerinin “bilimsel” kabul edilmediğini (en azından yakın zamana kadar) hatırlatalım.
b) Daha da ileri gidersek, hem Avrupa, hem Kuzey Amerika ülkelerinde (ve pek çok ülkede) reçetelendirilmesine izin verilmiş, cannabis bitkisinin tamamından elde edilmiş THC:CBD ekstrakt ilaçlar Sativex “yasal” iken, aynı ilacın içeriğinden daha fazla cannabinoide (full spectrum) sahip, endüstriyel (sentetik) ve gübre zirai ilaç kullanılmadan yetiştirilmiş bitki konsantreleri (bağımsız eyalet laborsatuvarlarında test ettirilmesine rağmen) ilaç kapsamında değerlendirilmemesinin izahı güçtür.
c) ABD, Kanada gibi ülkelerde ciddi bir şekilde regülasyona tabi “tıbbi kenevir” dispanserleri, hastalara satılan çiçeğin tohum veya klon halinden itibaren takibini yaptığı bir kimliğe ve barkoda sahiptir. Bu dispanserlerin ürünleri yine takip edilebilen bağımsız laboratuvarlarca test edilmiş reçeteleri ile birlikte paketlenmektedir. Aksi haller federal cezaya tabiyken, söz konusu girişimcinin lisansını tamamen kaybedeceği ciddi yasal düzenlemeler mevcuttur.7. BİLGİLENDİRME: “Dünya Uyuşturucu İlaç Kullanımı Sebebiyle Ölümler İstatistiğine (BM, World Drug Report(s) ve ABD’nin federal raporları) bakıldığında, en çok ölümün “reçeteli ilaçlar” sebebiyle olduğu, bunu görece düşük yüzdelerle; eroin, kokain ve metamfetamin takip ettiği ancak içeriğinde cannabis doz aşımı sebebiyle ölümün OLMADIĞI ilgili üye ülkelerin raporları ile ortaya konmuştır. Yani, en çok kontrol edilen ilaçlar ve maddeler için hali hazırda bunları reçetelendiren doktorların ve devlet(ler)in kontrollerinin bir işe yaramıyor gibİ görünmesine rağmen, bu ilaçlara hastaların erişiminin engellenmesi söz konusu olmamıştır.
Buna karşılık aynı kaynaklarda istatistiklenen sadece cannabis ilintili ölümler (sentetik olup olmadığı belirtilmemiştir):
8. BİLGİLENDİRME: UNODC, Dünya Uyuşturucu Raporları’nda açıkça ifade edildiği üzere; sentetik cannabinoidler, bitkisel THC’den yüzlerce kat daha ağır konsantre içerdiği ve sentetik bileşenlerin her yıl yenilerinin kara pazara girişine engel olunamadığı, buna karşılık “Medikal Cannabis yasal düzenlemelerinin yapıldığı ülkelerde sentetik karşılıkları daha ucuz ve potansiyeli daha yüksek olmasına rağmen kullanım eğiliminin, yasaklı ülkelere göre daha az olduğu” verileri mevcuttur.
9. DÜZELTME: Alıntının referans gösterdiği NASEM, 2017 Raporu, s.29, cannabis ve kanserojen ilişkisine dair bir şey söylememektedir. Raporun Kanser bölümünde;
· “Kanıtlar gösteriyor ki; cannabis tüketilmesi yetişkinlerde akciğer, beyin, boyun gibi kanser türlerinin oluşma riskini ARTTIRMAMAKTADIR.”
· “Hamilelikte cannabis tüketiminin yavrusunda kanser riskini artırdığına dair çok az kanıt vardır.”
· “Cannabis içiminin akciğer kanserine yol açtığına daire istatistiki bir ilişkinin OLMADIĞINA dair makul kanıt bulunmaktadır”
şeklinde görüş belirtilmiştir.
10. BİLGİLENDİRME: Bkz. 4ncü alıntıya verdiğimiz yanıt: “Dünya Sağlık Örgütü, Expert Committee on Drug Dependence (ECDD) beyanına göre, daha düne kadar (2014) “Cannabis ve Cannabis reçinesi hakkında bilimsel gözden geçirilmiş bir çalışmaları olmadığı” ikrarı.
11. BİLGİLENDİRME: 100’den fazla reçeteli ilaç; bağımlılık, suistimal, kullanım bozukluğu ve doz aşımı sebebiyle ölüme sebebiyet verdikleri gerekçesiyle ABD Bağımlılık Merkezleri’nin raporlarında listelenmiş.
“Hayati İlaçlar Listesi”nden kaç tanesinin, aynı nedenler dolayısı ile küresel manada “reçeteli ilaçlar” sebebiyle ölümlerden sorumlu tutulduğu sorusu çok önemlidir. Reçeteli ilaçlar sebebiyle ölümlerde; ruhsatlandırılmış bu ilaç firmalarından veya doktorlardan “güvenli bir şekilde kullanılacağına” dair nasıl bir güvence alınmış olabilir? ABD (Federal) merkezli hiçbir sağlık kuruluşunun, UN organlarının veya EMCDD’nin; “doz aşımı” veya direkt ölüm nedenleri içerisinde listelemediği Cannabisi listeye zorla sokmak ve orada kalmasında ısrar etmek ne kadar bilimseldir?
12. BİLGİLENDİRME: BM ve bütün Organlarının yanısıra Avrupa Birliği, ABD ve Kanada gibi ülkelerin “uyuşturucu” raporlarının TAMAMI; hastaneye girişi yapılan hastaların beyanı (anket cevapları) ağırlıklı olmak üzere, polis veya mahkeme sevkiyle, tahlillerinde tespit edilen madde kullanımı istatistiklerine dayanmaktadır. Yine, DSÖ ve EMCDD’nin “yıllık ve ömür boyu kullanım” istatistiklerinde dahi ankete katılımcıların beyanına dayanmaktadır.
Gelişmiş ülkelerde “Tıbbi Kenevir” kullanım izni alan hastalar, on yıllardır titizlikle takip edilmektedir. Tıbbi Kenevir kullanıcsı hastların geri bildirimlerin; hocamızında yukarıda belirttiği gibi çok az sayıda seçilmiş hasta grubu ile sınırlı olmaksızın, sayıları milyonları ve zamanı da on yılları bulmaktadır. Buna rağmen; hastalara reçetelendirme yapan doktorların takibine, semptomların ilerleyişi, gerileyişi ve hasta sağlığı üzerindeki olumlu, olumsuz yan etkileri hususundaki beyanları “bilimsel” kabul edilmemektedir.
Aynı çelişkiyi eski tarihli (özellikle 2000 öncesi) “bilimsel yayınların taraması/ kritiği” başlıklı çalışmalara baktığımızda; eğer ki cannabis konusuna olumsuz bir bakış açısı getiriyorsa, klinik katılımcı sayıları onlarla ifade edilse bile bilimsel bir değerlendirme olarak alıntılanırken, cannabis lehine görüşler veya sonuçlar içeriyorsa, hasta sayısı yüzleri hatta binleri bile bulsa bile “yetersiz” olarak değerlendirildiğini görmekteyiz.
13. DÜZELTME: Tıpkı, Alıntı 9’da NASEM örneğinde olduğu gibi; alıntı yapılmış aynı makalede cannabis ve cannabinoidler için kabul ettiği olumlu görüşlere yer verilmemiştir.
Di Marzo ve De Petrocellis’in anılan makalesinin (1), cannabis üzerinde süren ağır yasaklar ve kontroller sebebiyle, bilimsel çalışmaların hala parmakla sayıldığı arkaik döneme ait olması bir tarafa, içeriğinde kendilerinin de kabul ettikleri “olumlu” görüşlere yer verilmemesinin nedeni, statükonun bilim insanları üzerine kurduğu baskının yarattığı ön yargı kalıntılarının etkileridir.
AYNI Makaleden olumlu bazı görüş örnekleri:
- “Antiemetik ve iştah açıcılık: “Cannabisin antiemetik özelliklerinin varlığı; önce anektodal sonrasında kontrollü klinik deney raporları aracılığı ile 1960’lardan beri bilinmektedir. Sonradan anlaşıldı ki, THC diğer “prochlorperazine domperidone ve metoclopramide” antiemetiklere yan etkilerine rağmen denk veya daha üstün olduğu ortaya konmuş.”
- “Ayrıca bazı antitümör ilaçların (methotrexate, cyclophosphamide gibi) proemetik etkilerinin cannabinoid ilaçlara, diğer ilaçlardan (cisplatin gibi) daha iyi yanıt verdiği görülmüş.”
- “Ve yakın zamanda yapılan çalışmalar; çocuklar Nabilone’a (cannabinoid ilaç) oldukça iyi yanıt vermekte ve psikotropik etkilere karşı daha fazla tolerans sergilediği görülmektedir.”
- “Cannabinoid reseptörlerin keşfetilmesinden çok önce, Cannabisin iştah intükleyici etkileri yüzyıllardır bilinmekte ve kontrollü deneylerle doğrulanmış idi.”
- “Aşırı kilo kaybının büyük problem olduğu AIDS ve kaşeksi den muzdarip kanser hastaları; Dronabinol (cannabinoid ilaç) sayesinde kilo alarak olağanüstü iyi yanıt verdiği görülmüştür. Ancak “İLERLEMİŞ” kanser hastalarında “Megestrol Acetate” kadar etkili olmadığı görülmüş (*).
(*) National Library of Medicine raporuna göre, Megestrol’ün yan etkilerinden bazıları: “İktidarsızlık, Azalan Cinsel istek, Beklenmeyen Vajinal Kanama, Uyumada zorluk, gaz, kaşıntı, bulantı, kusma, baş dönmesi, zayıflık, görmede bulanıklık, aşırı açlık hissi, bacak ağrısı, nefes almada güçlük, göğüste keskin, baskılayan acı, nefes alma güçlüğü”, DRUGS.COM karşılaştırmasında hastalar; Marinol (dronabinol) 10 üzerinden 8.5 geri bildirimi notu alırken, Megestrol 7.4 alıyor. Hastaların %88’i Dronabinole olumlu etki rapor ederken, %12’si olumsuz etki raporlanmış. Megestrol hastalarının ise %65’i olumlu etki geri bildirirken %19’u negatif etki raporlanmış.”
MAKALENİN DEVAMINDA:
- “Dronabinolün aynı zamanda Alzheimer hastalarının da kilo almasında etkili olduğu yapılan çalışmalarda ortaya konmuş.” (1) (S.557)
- “GW Pharmanın Cannabis Extract ilacı (CBD) kullanılan, tedaviyi tamamlamış 37 MS hastasında kasılma frekanslarında ciddi azalma ve hareket kabiliyetinde artış gözlemlenirken yan etkiler tolere edilebilir düzeyde kaldığı görülmüş.”
- “Bir diğer 160 MS hasta üzerinde yapılan kontrollü deneyde; Sativex (GW Pharma) ekstrakt kullanılan hastaların Spastisite skorlarının, plasebo karşılığına göre ciddi oranda düştüğü. Bilişsel veya ruh halinde veya sarhoşluk gibi ciddi bir yan etki görülmediği raporlanmış.”
- “Bir diğer kontrollü deneyde Tourette Sendromu’na bağlı tiklerin ve Parkinson Hastalığında levodopa kaynaklı diskinezinin azaltılmasında (THC ve Nabilone) umut vadeden neticeler alınmıştır.” (1) (S.558)
- “Sativex veya THC ağırlıklı ekstrakt tedavisi uygulanan brachial plexus root avulsion kaynaklı kronik ağrılardan muzdarip 48 hastanın “Yaşam Kalitesi”nde ciddi iyileşme gözlemlendiği rapor edilmiştir.”
- “Bir diğer kontrollü klinik deneyde, mevcut ağrı kesicilerini almaya devam ederek, 177 hastada ilave olarak Sativex kullananlarda, plaseboya göre %40 ağrılarında daha fazla azalma rapor edilmiş. Bu pozitif neticeler sebebiyle Sativex Kanada’da MS’e bağlı nöropatik ağrıların semptomatik hafifletilmesinde kullanılmasında onay almıştır.” (1) (S.559)
(1) Vincenzo Di Marzo, ” Plant, Synthetic, and Endogenous Cannabinoids Inmedicine”, 2006 (Sevil Atasoy hocamızın kaynak olarak kullandığı makale)
14. DÜZELTME: NASEM, 2017 raporu (1) : MS ilintili Spastisite veya Omurlik Hasarı bölümünde: “Cannabisin (ağızdan) MS Spastisite alınımın semptomlarının iyileştirilmesinde dair, SAĞLAM KANIT (SUBSTANTIAL EVIDENCE) bulunmaktadır” şeklinde sonuç bildirmiştir.
(1) NASEM (United States of America, National Academies of Sciences, Engineering and Medicine), “The Health Effects of Cannabis and Cannabinoids: The Current State of Evidence and Recommendations for Research” (2017)
15. BİLGİLENDİRME: FDA, Kanada, İngiltere ve pek çok ülke “Epidiolex”i onaylayarak; CBD’nin listelenen rahatsızlıkların tedavisinde ve/veya süren tedavilerin desteklenmesinde kullanılmasını kabul etmiştir. GW Pharma’ya ait Sativex (1:1, THC:CBD) gibi Epidiolex‘de (%90 CBD içeriyor) kendi yetiştirme tesislerinde büyüttüğü doğal cannabis bitkisinin tamamından elde ettiği ekstraktları kullanarak üretilmektedir. Her iki ilacın da %100 doğal, katışıksız olduğunu kabul etsek bile; sentetik gübreleme veya zirai ilaçlama pratiklerini bilmediğimiz bir ürün DSÖ ülkelerinde yasal AMA bizim ülkemizde, içeriğinde THC bulunmayan kenevirden CBD ekstrakt edilmesi ve hiçbir psikoaktif etkisi olmayan (THC gibi), yan etkisi bulunmayan bu bileşenin “geleneksel tıp” içerisinde değerlendirilmemesi (1) düşündürücüdür.
(1) Sağlık Bakanlığı, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun 13.12.2019 tarihli cevabında: “Cannabidiol (CBD) etkin maddesinin, ilaç etkin maddesi olarak kullanımının bulunması nedeniyle, geleneksel bitkisel tıbbi ürün olarak değerlendirilemeyeceği kararı Kurumumuz Geleneksel Bitkisel Tıbbi Ürünler Danışma Komisyonunca alınmıştır” değerlendirmesi.
16. DÜZELTME: Cannabinoidler ve Ondansetron ilacının etkilerini direkt olarak karşılaştıran çalışmalar mevcuttur. Bu çalışmalara göre; THC (Sentetik olmakla birlikte) Ondansetron gibi “cisplatin indüklü” kusmaların önlenmesinde etkili olduğu, hatta beraber kullanıldığında; aynı tip kusma ve öğürmeyi önlemede daha fazla etkili görüldüğü tespit edilmiş (düşük dozlarda her iki ilaç da etkisiz olurken, iki düşük doz birleştirildiğinde daha etkili olduğu görülmüş). CBD’nin ise hem düşük dozda hem yüksek dozda cisplatin-indüklü kusmalara karşı etkili olduğu görülmüştür. (1)
National Library of Medicine göre Ondansetron ilacı yan etkileri: Bulanık görme veya görme kaybı, isilik, kaşınma, gözlerde, yüzde, dudakta, boğazda, eller ve ayaklarda şişme, göğüs kafesinde ağrı, nefes almada veya yutmada güçlük, nefes darlığı, baş dönmesi, bayılma, düzensiz hızlı veya yavaş kalp ritmi, halüsinasyonlar (olmayan şeyler görme veya sesler duyma, ateş, aşırı terleme, şaşkınlık, bulantı, kusma, ishal, koordinasyon kaybı, bayılma ve koma (bilincin kaybolması) vs. olarak listelenmiş.
Drugs.com’da 450 hasta bu ilacı 7.7/10 olarak değerlendirmiş, %72 olumlu etki rapor ederken, %19’u olumsuz etki bildirmiştir.
Bir diğer çalışmada, Ondansetron “güvenlik verisi sınırlı olduğundan, öncelikli tedavi için önerilmediği” (2) şeklinde raporlanmıştır. Aynı raporun devamında, Ondansetron’un “palyatif bakımda metechlopramide veya plasebodan daha fazla etkili olmadığı” bildirilmiştir.
Dünyada reçeteli ilaçlardan kaç tanesi, birden fazla hastalığa karşı tedavi edici ve/veya tedavileri destekleyici, yan etkisi (ölümcül veya kalıcı), doz aşımı riskleri olmayan bileşenlere sahiptir ve Bunların ne kadarı BM organları tarafından kara listededir?
(1) Magdalena Kwiatkowska, Linda A. Parker “A comparative analysis of the potential of cannabinoids and ondansetron to suppress cisplatin-induced emesis”, Psychopharmacology (2004)(2) Akshay Athavale, “Antiemetic drugs: what to prescribe and when”, Aust Prescriber, 2020
17. BİLGİLENDİRME: NASEM’in (2017) ilgili konunun sonuç kısmında:
a) “Anoreksi ve HIV/AIDS’e bağlı kilo kayıplarının azaltılmasında etkili olduğuna dair ‘SINIRLI KANIT’ bulunduğuna“
b) “Cannabisin kanser kaynaklı anoreksi-kaşeksi ve anoreksi-nervoza sendromlarının TEDAVİSİNDE, ETKİLİ veya ETKİSİZ olduğuna dair YETERLİ KANIT BULUNMADIĞINA” kanaat getirmiş.
Bundan “iştah açıcı etkisinin fazla olmadığı” sonucuna varmak bardaktaki su seviyesini nasıl gördüğünüzle alakalı.
Başka araştırmaların tartışma bölümlerinde dile getirilmiş bir notun dikkatinizi çekecektir. Dünya genelinde, kronik cannabis kullanıcılarının ekserisi; “iştahta artış” geri bildiriminde bulunmuştur. “Kanser/AIDS ilintili kilo kayıplarında kullanılan THC miktarının dozaj düşüklüğü sebebiyle etkisiz kaldığı” (1) değerlendirmesini dikkate almak gerek. Çalışma raporları tablosunda (2), 0,5mg-10mg THC:CBD gibi dozlar zikredilirken, Rick Simpson Yağı (tüm bitkiden elde edilmiş THC ağırlıklı cannabinoid ekstraktı) tüketen hastalara önerilen günlük tüketim 1,000mg/gün seviyelerindedir.
(1) Stephani Johnson, Jane Ziegler,”Cannabinoid Use for Appetite Stimulation and Weight Gain in Cancer Care” Nutrition in Clinical Practice, Journal, (2021)
(2) Lucile Simon, Christine Baldwin, Cannabinoid interventions for improving cachexia outcomes in cancer, Journal of Cachexia, Sarcopenia and Muscle (2022)
18. BİLGİLENDİRME: UNODC, EMDDC ve DEA raporları incelendiğinde; kronik cannabis kullanımı yüzdesi içerisinde, “problematik kullanım” davranışı gösterenlerin yüzdesinin %10 (*) seviyesini geçmediği görülüyor. Ki bu “bağımlılık” genel istatistik içerisinde, cannabisin olmadığı durumlarda da, diğer tür (alkol, sigara, hatta kafein vs.) madde suistimali sergiledikleri görülmektedir. Hocamızın başvurduğu kaynak olan, 2001 tarihli ve cannabise olumsuz yaklaşan bir üniversitenin (NSW) hazırladığı makaleyi, NASEM-2017 raporu ile karşılaştıralım:
NSW: “Cannabis Kansere yol açar mı? (s.41): Cannabis, kullanıcıların somatik hücrelerinde (ciğerlerindeki gibi) mutasyona yol açarak kansere yol açabilir.”
NSW: “Esrarın akciğer kanserine neden olabileceğinden şüphelenmek için iyi nedenler var.” iddialarına karşı; (1)
- NASEM-2017: “Kanıtlar gösteriyor ki; cannabis tüketilmesi yetişkinlerde akciğer, beyin, boyun gibi kanser türlerinin oluşma riskini ARTTIRMAMAKTADIR… Cannabis içiminin akciğer kanserine yol açtığı hususunda istatistiki bir ilişkinin OLMADIĞINA dair makul kanıt bulunmaktadır” sonucuna varmış.
NSW: “Hamileliği sırasında cannabis kullanan annelerde, doğan çocuklarda oluşan kanserle ilişkili olduğu” (1) iddialarına karşın;
- NASEM-2017: “Hamilelikte cannabis tüketiminin yavrusunda kanser riskini artırdığına dair çok az kanıt vardır” şeklinde rapor etmiş.
NSW: Tütün kullanımı ile cannabis kullanımını aynı değerlendiren rapor, “tütün bağışıklık sistemini baskıladığına göre cannabis içimi de bağışıklığı bastırır” (1) tespitinde bulunmuş,
- NASEM-2017: Tam tersine; cannabis kullanımının bağışıklık sistemini güçlendirdiği, iddialarının “az sayıda veriye dayanması”, “cannabis içilmesinin ve cannabinoidlerin bağışıklık yeterliliği üzerine etkilerine dair sonuca varabilmek için yeterli kanıt bulunmadığını AMA sınırlı sayıda kanıtların cannabis ve cannabinoidlerin antienflamatuvar aktivite etkisinin olabileceğini” ifade etmiş. (2)
NSW: Cannabis “bağımlılığını” referans gösterdiği “DSM III ve IV”raporlarında cannabis bağımlılığının tespit edildiği klinik bir çalışma yoktur. DSM-5 (3)
(3) güncellenmesinde de buna dair bir beyan bulunmamaktadır. NSW: Cannabis’e karşı bağımlılık geliştirme oranının, kullanıcıları içerisinde %9’a tekabül ettiğini kabul ederken, bunun tütün (%32), eroin (%23) ile karşılaştırmış. American Psychiatric Association’un Mayıs 2021 tarihli tamamıyla Dr. Smita Das’a dayandırdığı duruş beyanında “bağımlılık riskini; kullanıcılar arasında %9” olarak belirtmitir. (https://www.psychiatry.org/news-room/apa-blogs/cannabis-understanding-the-risks)
(*) UNODC 2021 “Dünya Uyuşturucu Raporu”nda ise; dünya nüfusunun toplam %5,5’unun uyuşturucu kullandığı ve bunun yaklaşık %0,5’inin uyuşturucu/ilaç kullanım bozukluğu sergilediği, Cannabisin bu pastadaki payının %4 civarında olduğu ve bunun %0,5’inin cannabis kullanım bozukluğu sergilediği verilerini, ne kadar düşük bir orana tekabül ederse etsin, “yoksunluk semptomları” eser miktarda olmasına rağmen azımsamadığımızın altını çizmek isteriz. Kullanacak hastaların, bu doğrultuda doğru bilgilendirilmesini, diğer kontrollü reçeteli ilaçlarda olduğu gibi azami dikkat göstermeleri gerektiğine ve Kanada, İsrail, ABD eyaletlerinde işleyen doğru örnekleri gibi ciddi regülasyona tabi tutulmasının hastaların menfaatine olacağına inanıyoruz.
(1) Wayne Hall, Louisa Degenhardt, “The Health and Psychological Effects of Cannabis Use”, University of New South Wales, 2001
(2) NASEM (United States of America, National Academies of Sciences, Engineering and Medicine), “The Health Effects of Cannabis and Cannabinoids: The Current State of Evidence and Recommendations for Research” (2017)
(3) American Psychiatric Association, Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, DSM-5 (2013)
19. DÜZELTME: (NASEM 2017) Kardiyometabolik Risk: “Cannabis kullanımının kalp krizi, inme ve diyabet ile ilintisinin olduğunda dair veriler BELİRSİZDİR!”
20. DOĞRU: Sentetik cannabinoidlerin yan etkilerinden şikayetçi hastaların geri bildirimlerine dair kaynakları listeleyerek zamanınızı çalmak istemedik. Zorunlu hallerde kullanıldığında, eğer hasta evveliyle kendi temin ettiği cannabinoidleri uygulamasını ve etkisini biliyorsa, bu sentetik muadillerine karşı hep bir rahatsızlık, olumlu etkisinden ziyade daha çok olumsuz etkilerine dair beyanlar çoğunluktadır.
Sentetik cannabinoidlere dair genel şikayetler: Doz ayarlaması, etki süresindeki aşırı fark (anlık hissedilmesi veya çok geç hissedilmesi -düzenli dozlarda alınmasına rağmen) konforlu hissedememe, düzenli kullanıcılarda bile anksiyete, boşluk hissi vermesi.
Tüm bitkiden elde edilen (full spectrum) cannabinoidler: Düzenli kullanımda, THC’nin alımının reseptörler tarafından engellenmesiyle, aralıklı tüketildiğindeki gibi psikoaktif etkileri yaşamaması, bununla birlikte % olarak ikincil durumdaki cannabinoidlerin etkilerinin ön plana çıkması, kontrolü ele alması, görece %0,0..1 ile ifade edilen diğer onlarca cannabinoidin ise bloke edilmeden vücuda alınmaya devam edilmesi sebebiyle; hastanın yaşam kalitesinde yükselme, sentetik muadilleri kullanan hastalar ile bariz farklar olduğu geri bildirilmiştir.
Gözlem beyanı: Yaşlı bir hasta (80+ Erkek,), bel kırıklığı tedavisi sonrası, zayıf bünyesi opioid ağrı kesicilerin yan etkilerine daha fazla dayanamaması sonrası kronik ve ağrılarını hafifletmek için kullanmaya başladığı cannabis (tüm bitki ekstraktı) sonrasında “kendinizi nasıl hissediyoruz” sorumuza “Kendimi kötü hissedemeyecek kadar iyi hissediyorum… Yan etkisi insanı çok iyi hissettirmek olan bir ilacın sayesinde” şeklinde verdiği cevap, bakış açımızı kökten etkilemiş ve hala her fırsatta andığımız bir tecrübe olmuştur.
Özellikle ölüme yürümekte olan hastaların benzer geri bildirimlerini, bilim insanlarımızın hastanın “iyi olma hakkı” çerçevesinde ciddiyetle eğilerek artıracaklarını umuyoruz.
21. BİLGİLENDİRME: Tam olarak öyle değil. ABD’de normal reçeteli ilaçların hemen hepsi, bizdeki Migros, A101 gibi mağazaların “eczane” bölümlerinden alınabiliyor. “Medikal Cannabis” reçeteleri ise; sadece cannabis üzerine lisanslandırılmış, çift girişli güvenliği olan, güvenlik elemanı barındıran. Satacağı cannabis ürünlerinin muhafaza edildiği güvenlik kasalarının olduğu, cannabis dispanserleri diyebileceğimiz yerlerde satılır. Hemen hemen bütün yasallaşmış eyaletlerde, keyfi kullanım için izin verilmiş bile olsa, cannabis üreticileri lisanslıdır. Yetiştirilen bitkiler tohumdan/klondan itibaren barkodludur. Verilen her gübre, her zirai ilaçlama, hatta kullanılan su miktarı (Tarım, yeraltı, şehir sularının güvenliği kontrolü gibi sebepler) testlerle kayıt altına alınır.
Bu süreçlerde, üretim alanlarında (klon, yetiştirme, çiçeklenme, kurutma vs odaları veya alanalrı) bulunacak kişinin kim olduğu yine barkodlama ve güvenlik atanması ile kayıt altındadır. İşçiler girişte ve çıkışta arandıkları gibi, cepleri olmayan kıyafet verilmesi daha sık yaşanan bir uygulamadır. Cannabis bitkileri, örneğin hasta olanlar, erkek çıkanlar, imha edileceği zaman dahi bu kamera kaydı ve resmi dokümanlarla takip altında alınır. Bitkilerden ciddi oranda (her yığından belli bir miktar) örnekler alınarak tam detaylı kimyasal analizi yapılır. Cannabinoid yelpazenin yanı sıra, kullanılan gübre, su, ilaçlama, kalıntılar, bulaşıklar vs., eyaletin regülasyon standartlarına uyup uymadığı kontrol edilir. Son kullanıcıya ulaştığında, ilk defa onun açtığına emin olunacak şekilde paketlenmiş ve üzerine detaylı açıklamalar yazılmış açıklamalar bulunur. Uyulmaması durumunda ağır cezalar ve lisans iptali gibi ciddi yaptırımlar söz konusudur.
22. DÜZELTME: Birleşmiş Milletler organlarının kendi beyanları ile “Uyuşturucu ile Savaş” politikalarının hedeflediği bütün başlıklarda başarısız olduğu kabul edilmiştir. Kendi belirlediği hayati alanlardaki “istenmeyen sonuçlar” kısmında; dünyadaki mevcut durumu daha da kötü hale getirdiğini ikrar etmiştir. UNAIDS, UNHCHR, UNW, UNODC, WHO, UNDP ve UNFPA organları görüş beyanlarında; “Uyuşturucu ile Savaş” politikalarındaki başarısızlıklara vurgu yaparken, bilimsel bulgulara dayalı dekriminalizasyon yanlısı tavsiyelerine rağmen özellikle, uyuşturucu trafiği ve kaçakçılığından en çok etkilenen ülkelerin, eski ve başarısız politikaların uygulanmasına devam edilmesi yönünde duruş beyan etmeleri dikkat çekicidir
Sadece BM’nin “uyuşturucu ile mücadele” sözleşmelerini dayatan ülkelerin birer birer uygulamada ayrılmaları değil, sayıları hızla artan, ulusal ve uluslararası alanda önemli isimlerin desteğini arkasına almış sivil toplum örgütleri de bir araya gelerek veya tek başlarına; “Uyuşturucu ile Savaş”ın; ekonomik, insani, sağlık ve doğa maliyetlerini ortaya koyduğu raporlar; BM nezdinde yürütülmeye devam edilen ısrar politikalarının bilimsel değil, siyasi olduğunu gösteren ciddi muhalif itirazlar yaratmaya başlamıştır.
Akademisyenler, eski başbakanlar, cumhurbaşkanları, BM üst düzey yöneticileri önderliğinde, BM’nin ve üye ülkelerinin resmi makamlarının verdiği raporlar verilerine dayanarak; mevcut politikaların kadük olduğu resmini ortaya koymaktadır.
Eski Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan, Brezilya Eski Başkanı Fernando Cardoso,
Malawi Eski Başkanı Joyce Banda, Eski Prag Belediye Başkanı Pavel Bém,
Eski Uluslararası Ticaret Odası Genel Sekreteri Maria Cattaui, Yeni Zelanda eski Başbabakanı ve BM Kalkınma Programı Yöneticisi Helen Clark,
Eski İngiltere Başbakan Yardımcısı Nickholas Clegg, İsviçre eski Başkanı ve İçişleri Bakanı Ruth Dreifuss,
Kolombiya eski Başkanı Cesar Gaviria, Eski, Birleşmiş Milletler, Herkesin Ulaşılabilir En Yüksek Fiziksel ve Zihinsel Sağlık Standartlarından Yararlanma Hakkı Özel Raportörü Anand Grover,
Eski BM Keyfi, Yargısız ve Toplu İnfazlar Özel Raportörü Asma Jahangir, Eski AIDS, Tüberküloz ve Malerya ile Mücadele Küresel Fonu Üst Yöneticisi Mihel Kazatchkine,
İnsan Hakları Eski Yüksek Komiseri Louıse Arbour, Şili eski Başkanı Ricardo Lagos, Eski Haiti Başbakanı Mıchèle Pierre-Louis,
Avrupa Birliği Ortak Dış ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Javier Solana, Güney Afrika eski Başkanı Kgalema Motlanthe,
Doğu Timor Eski Başkanı José Ramos-Horta, Mauritius Eski Başkanı Cassam Uteem, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Fahri Genel Direktörü Mohamed Elbaradei,
Nijerya Eski Devlet Başkanı Olusegun Obasanjo, Kolombiya Eski Başkanı Juan Manuel Santos, Batı Avustralya Eski Başbakanı Geoff Gallop,
Polonya Eski Cumhurbaşkanı Aleksander Kwasniewski, Yunanistan Eski Başbakanı George Papandreou, Eski UNAIDS İcra Direktörü ve BM Genel Sekreter Yardımcısı Michel Sidibé,
Portekiz Eski Cumhurbaşkanı Jorge Sampaio, ABD Eski Dışişleri Bakanı George Shultz,
Norveç Eski Dışişleri Bakanı ve BM Mülteciler Yüksek Komiseri Thorvald Stoltenberg, Nobel ödüllü Yazar ve Entellektüel Mario Vargas Llosa,
ABD Federal Rezerv ve Ekonomik İyileşme Kurulu Eski Başkanı Paul Volcker, Meksika Eski Başkanı Ernesto Zedillo;
Bu isimlerin arkasında durduğu, altına imza koyduğu çalışmaları, raporları güvenilir bulunmuyorken, karşılığında 1960’larda hiçbir bilimsel araştırmaya ve bulguya dayanmadan hazırlanmış, her bir iddianın uydurma veya rivayetlere dayandığı uzun süre ifşa edilmiş ısmarlama raporların “sözleşme değeri” taşıdığını kabul etmek oldukça düşündürücüdür.
23. DÜZELTME: Cannabis tüketiminin en yüksek olduğu ülkelerin başında gelen ABD ve Kanada’nın yanı sıra EMCDD’nin raporlarında; cannabisi yasallaştırmış veya dekriminalize etmiş ülkeler ile cannabis tüketimini, bulundurma cezalarını daha da arttıran ülkelerdeki; “son bir yıl içerisinde cannabis tüketenler” ile “hayat boyu kullanım” grafiğinde bir değişme olmadığı görülmektedir.
“Daha geniş kitlelere erişimini sağlayacak” endişesi ise; ilgili mevcut ve geçmiş yıllardaki bütün BM, “Dünya Uyuşturucu Raporları”na bakıldığında; ele geçirilen uyuşturucu miktarı ile, uyuşturucu imal etmek üzere ekim yapılan arazilerin imhasında ne kadar artış sağlanırsa sağlansın, uluslararası yasadışı uyuşturucu tedariğinin ve talebinin miktarında bir azalma olmadığı açıkça belirtilmiştir.
BM’nin 1961,71 ve 80 sözleşmelerinde; ambargo, uluslararası takip ve uluslararası güç kullanımı vesilesi ile pahalanacağı umulan uyuşturucu hammaddesinin, son kalemde tüketicinin alım gücüne etkisi sebebiyle küresel manada “uyuşturucu kullanımının azalarak ortadan kalkacağı” hedef propagandalarının aksine; başta eroin, kokain, sentetik uyarıcılar, psikoaktif maddelerin tüketici fiyatları tabloları, bugün 1970’lerden onlarca kat daha da ucuzladığını raporlar açıkça ortaya koymuştur. Örneğin ABD’de, tamamen kaçakçılık ağırlıklı yasadışı kenevir fiyatları karşılığında temin edilen cannabis ürün içeriği, kimyasal gübre ve tehlikeli zirai ilaçlamalar ile bulaşmış iken; tamamen devlet kontrolünde ve denetiminde üretilen, yasaklanmış hiçbir kimyasal kalıntının ürün testinde çıkmasına tolere gösterilmeyen yüksek kalitede cannabis ürünlerinin ucuzluğu kaçak muadillerine varlık şansı tanımamaktadır.
Kaçakçıların, bu kârın devam edebileceği ülkelere yönelmekten başka çaresi bulunmamaktadır. Dahası, Meksika sınırından ABD’ye yasadışı uyuşturucu trafiğinin en büyük pastasını oluşturan kenevir bu pastadan çıkarıldığından beri, kartel bütün ilgisini sentetik uyuşturuculara yönlendirmiş durumdadır.
24. DÜZELTME:
ABD’de yaşı küçüklere; tütün, alkol, cannabis veya kontrollü herhangi bir maddenin satışının cezaları oldukça ağırdır. Bu hem alıcı hemde satıcı için geçerlidir. ABD’nin genel hükümlü istatistiklerine bakıldığında bunların ağırlıklı olarak uyuşturucu satışı, kullanımı veya bulundurması ile ilgili olduğu ve bu konuda dünyanın en yüksek tutuklu sayısına sahip ülke olduğunu hatırlatmamıza izin verin.
Yaşı tutmayan gençlere satmak, izinsiz cannabis satışı ve bulundurmanın cezalarını tek tek bütün eyaletler için aşağıdaki gibidir:
Medikal Cannabis Türkiye & E. Erdal Kasa