Sayın Uzman Eda Bıyık Hanım’ın kenevir hakkında verdiği bilgiler ağırlıklı olarak Nixon dönemi ve sonrasındaki ABD propagandalarına dayanmakta ve pek çok ülke hala bu sloganlara dayalı verileri kaynaklara dayandırmaya devam etmektedir. Yapıcı bir yaklaşımla anılan yazının içerisinden alıntılara cevaplarımızla gereken doğru bilgilendirmeyi yapmayı amaçlıyoruz.
Dünyada kenevir; Birleşmiş Milletler 1961-72 “Uyuşturucu Maddeler Tek Sözleşmesi” ile yasaklanmış bir bitkidir. Anlaşmaya taraf olan Türkiye’de, yasaklanması süreci öncesinde veya sonrasında, herhangi bir bilimsel araştırma neticesine dayandırılmamıştır. Bütünüyle ABD’nin öncülüğünde atılan imzalara ortak olunmuştur. 61 yıllık, hiçbir bilimsel temeli olmadan imzalanmış yasağın neticesinde dünya genelinde, kenevir konusunda bilimsel araştırmalar, çalışmalar durma noktasına gelmiştir. Bitki hakkında halkın tarımsal hafızası ve Anadolu yerli kenevir ırkı (landrace) büyük ölçüde yok olmaya terk edilmiştir. Sadece çiftçinin, sivil halkın değil, yöneticilerimizin, bürokratlarımızın ve onlara bağlı uzmanlarımızında bu konudaki bilgileri eser/yok seviyelerine gerilemiştir.
Devleti idare eden yöneticilerin, çalışmakla yetkilendirildikleri bakanlıkların, idareci oldukları alanda uzmanlık bilgilerine hakim olmaları genelde rastlanan bir durum değildir. Bu durum Dünyada da böyledir. Çünkü her Bakanlığın bu konuları bilmekle yükümlü uzmanları vardır. Uzun yıllardır süren yasaklı bir konu olması sebebiyle, eğitim kurumlarımızdan bu bitki üzerine yetişmiş uzman personel olduğunu düşünmek haksızlık olur. Sayın Uzman Bıyığın dile getirdiği söylenen bilgileri bu açıdan ele aldığımızı, doğru bilgilere erişilmesi için gayret ettiğimizin altını çizelim.
Sayın Bayerin, İlgi yazısındaki sırayı takip ederek cevaplayalım;
Uzman Eda Bıyık: “Tıbbi kenevir içeriğinde bulunan kannabinoidler arasında bulunan THC ve CBD’nin ekstraksiyon sırasında birbirinden ayrılamadığı, ayrılabilmesinin maliyeti çok yüksek tekniklerle olabileceği“
YANLIŞ: Eda hanımın söylemek istediği, cannabis (kenevir) bitkisinden elde edilen ekstraktın içinden THC:CBD ayrımının yapılamayacağı iddiası doğru değil. Başta ABD ve Kanada’da sadece THC, CBD değil diğer cannabinoidlerde tekil olarak izole edilebilmektedir. Ki buna zaten gerekte yoktur. ABD, Kanada ve Avrupa ülkelerinde THC oranı %0,2 olan kenevirin ekimi, elde edilecek cannabinoidleri içeren ürünlerin satışı yasaldır. Türkiye’de izin verilen endüstriyel kenevir ‘hemp’ de bu kategoridedir. Türkiye’de CBD ürünlerinin üretimi yapılmamakla ve fiilen yasal olmadığı halde, ülkenin önde gelen alış-veriş sitelerinde CBD yağı satışı yapılmaktadır. Blogumuzda bir kaç yıl önce dile getirdiğimiz gibi, bunların neredeyse HİÇBİRİNDE CBD içeriği bulunmamakta veya eser miktarda bulunmaktadır. Test mekanizmasının olmadığı CBD ürünler, bunlardan şifa bekleyen hastaların, binlerce lira ödediği bir pazara dönüşmüş durumdadır.
Uzman Eda Bıyık: “CBD’nin asidik ortamda geri dönüşümsüz olarak THC’ye dönüştüğünün Japonlar tarafından ve Amerika’da yapılan araştırmada ispat edilmiş olması”
YANLIŞ: Buda bilimsel araştırmalara dayandırılmayan, internet hurafe bilgilerinden biridir. Bu hurafeler, örneğin Merrick et al. (Merrick J, Lane B, Sebree T, et al. Identification of psychoactive degradants of cannabidiol in simulated gastric and physiological fluid. <strong>Cannabis Cannabinoid) (*) klinik ortamda test edilmiş, bunların sonucunda yüksek dozajda CBD alınması durumunda bile, mide asidinin bunu psikoaktif bir dönüşüme sokmadığı ortaya konmuştur. Söz konusu çalışmanın “gözden geçirildiği” diğer çalışmalarda da aynı neticeler elde edilmiştir. Öte yandan asidik ortamın THC’yi CBD’ye dönüştürdüğüne dair bilimsel bir çalışma bulunmamaktadır (bizim taramalarımızda ulaşabildiğimiz bir veri değil diyelim).
Uzman Eda Bıyık: “CBD’nin biyoyararlanımı hakkında daha fazla araştırma yapılması gerektiği“
BİLGİLENDİRME: “Cannabis hakkında yeterince bilimsel çalışma ve araştırmanın bulunmadığı” görüşü genel olarak 1999 öncesine ait ve halen dolanımda olan ancak, günümüz gerçeğini yansıtmayan bir beyandır. Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı izleme Merkezi (EMCDDA)’nin Aralık 2018′de yayınladığı raporda, 28 kez referans gösterdiği; “The National Academices of Sciences- NASEM 2017” raporunda bile, “Akademinin 99 raporunun çok ötesinde bilimsel çalışmaların/yayınların mevcut olduğunu ve taramalarının 99 sonrasında yayınlanmış 23 BİN BİLİMSEL makaleyi kapsadığını” açıkça ifade etmişlerdir.

Uzman Eda Bıyık:“Amerika’da FDA’nın kenevir bitkisini bitki olarak onaylamadığı”
Uzman Eda Bıyık: “toplumlarda kenevir tüketiminin artmasının toplumsal davranışları olumsuz yönde değiştirdiği, ABD’de yapılan bir çlışmada trafik kazalarının artmasının esrar kullanımları kaynaklı olduğu, Avrupa ve ABD’de kenevirin eğlence amaçlı kullanımlarının yaygınlaştığı ve bu nedenle pasif içiciliğin arttığı, böylece yine kenevir kullanımlarının arttığı, kenevirin yetiştirilmesindeki yasal mevzuatın esnetilmesi ile evde yetiştirme yöntemlerinin de artacağı,böylece genç nüfusun kenevire ulaşabilmesinin kolaylaşacağı“
Uzman Eda Bıyık: “Kenevir bitkisinin sadece dişisinin değil, erkeğinin de narkotik kullanımı bulunmaktadır ve terör örgütlerinin finans kaynağı durumunda olması sebebiyle riskli bir bitkidir. Bu nedenle, ekim ve yetiştiriciliği için ilave güvenlik, kontrol ve denetleme tedbirlerinin alınması gerekir.“
<blockquote class=”custom-blockquote mb-40″>
Uzman Eda Bıyık: “Kenevirin üretimi için ülkemizde sanayi hacminde üretimin gerçekleştirilebileceği miktarda tohum bulunmaması sebebiyle, ekimlerin güvenlik tedbirleri kapsamında kontrolünün sağlanmasında zorluklar söz konusudur.”
Uzman Eda Bıyık: “İthal kenevir tohumlarının tarım arazilerine ekilmesi durumunda, exudate etkisinden dolayı toprağın mikrobiyal ve kimyasal florasını negatif yönde etkileyerek zarar vermektedir.”
YANLIŞ: Kenevir bitkisi dünyaya orta asyadan yayılmıştır. Özellikle endüstrisini ve medeniyetini kenevirin üzerine inşa etmiş ülkelerin topraklarına baktığınızda böyle bir veri bulamazsınız. Aksine kenevirin inanılmaz adaptasyonu sayesinde, hem yüzeysel hem derine inen köklerinin, üzerinde yaşadığı toprağın kalitesini arttırdığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır. İthal Kenevir tohumuna dair endişelerimizi içeren başvurularımız Tarım Bakanlığının evrakları içerisindedir.Tarım Bakanlığımızın yetki verdiği üniversitelerimiz ve akademisyenlerimizin Türkiyenin binlerce yıllık yerli kenevir ırkının yok olmasına hizmet edecek uygulamalar (ekim) gerçekleştirdiğini, Bakanlığımızın kendi kitapçıklarında görebilirsiniz (yabancı menşeili kenevir ırkları ile yerli ırk ekimini aynı yerde, yan yana gerçekleştirmeleri, buralardan elde edilen tohumların Türkiye’nin diğer bölgelerindeki kenevir ekimi yapanlara verilmesi gibi).
Uzman Eda Bıyık: “THC miktarı düşük kenevir tohumları ekilse dahi iklim koşullarının değişmesi ile THC miktarı değişebilmektedir, bu sebeple THC miktarının kontrol altında tutulması zordur.”
KISMEN DOĞRU: THC oranı düşük Endüstriyel Kenevir bitkisinin dahi; sıcaklığa, güneşe, hasat zamanına bağlı olarak, THC miktarında kısmi artışın olduğu doğru bir bilgidir. Ancak, bu o kadar düşük bir orandadır ki, psikoaktif etki yaratacak kadar yükselmesi söz konusu bile değil.
Uzman Eda Bıyık: “Dünya Sağlık Örgütü’nün BM’den geçirmeye çalıştığı uyuşturucuyu teşvik eden anlayışı 27 ülkeye liderlik yaparak engelledik. Aksi halde dünya kenevir tarlası haline getirilecekti.”
EN DEHŞET VERİCİ BEYANA CEVABIMIZI EN SONA BIRAKTIK: Birincisi, Eda hanımın kastettiği “dünyayı uyuşturucu cennetine dönüştürecek girişimi engelledik” beyanını, hangi oturumda alınmış, hangi karara dayandığını, hangi metne eklenmiş olduğunu bilemiyoruz. Bu cümlenin arkasının, altının doldurulması gerekir. Sadece ABD’nin Federal Sağlık kurluşu değil, ondan bağımsız her bir eyaletin kendi sağlık bakanlığına bağlı doktorların, akademisyenleri de değil, Kanada, Hollanda, İspanya, Portekiz, İsrail başta olmak üzere bütün gelişmiş ülkelerin bilimsel zekasına ve daha önemlisi insanına verdiği değere açıktan aşağılama getirmiş bir beyandır. Bunu yaparken, hangi karşı bilimsel çalışma gösterilmiştir? Bunların Memoları nerededir? “Bütün dünyayı yanlıştan kurtardığımız” oturum, çalışma ne zaman gerçekleşmiştir?
Bakınız, koca ülkemiz (ve kendisiyle beraber dönemin bir çok ülkesi) 61 yıllık kenevir yasağını SADECE ama SADECE; “Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Uzman Komitesi”nin 1954’te 5nci toplantısındaki; “Güney Afrikalı polislerin düşüncesine göre; cannabis bağımlılığı ve suç ilişkisi cannabis suistimalinin afyon (opium) bağımlığına sürükleyeceğine dair delil” beyanına dayandırılmıştır. Yani dönemin muktedirleri, önlerine getirilen bu iddiaları araştırmak için ülkenin sayısız üniversitesine, akademisyenine danışmak yerine, bu beyanın doğruluğuna itimat ederek imza komuştur.
AMA AYNI ORGANİZASYON (Birleşmiş Milletler) yine AYNI ALT KOMİSYONU’nun (Dünya Sağlık Örgütü); 2018 tarihli, geniş araştırma ve bilimsel makalelerin kritiğine dayanan, cannabis lehine olumlu görüşlerini ise kabul etmeyerek, söz konusu yasağın en baştan bilimsel değil politik bir karar olduğunu göstermiştir.

uygulamaları ile fiilen anlaşmadan çekilmiş ülkeler ortadayken, bizimle hiç alakası olmayan bir şekilde başlamış bir propaganda yasağının hala arkasında durmak ayrı bir tartışmanın sorusudur
Saygılarımızla,
11/02/2022
Effects of Marijuana Legalization on Law Enforcement and Crime:Final Report,June 30, 2020 (**).